Çocuklara yönelik risklerin engellenmesi, devletin en asli görevlerinden biridir. Bu da ancak devlet kurumları arası işbirliği ve bu konunun önceliğinin devlet ve kamuoyu tarafından benimsenmesiyle yerine getirilebilir.
Çocukların yüksek yararını gözeten ve onların ‘iyi olma hali ve esenliklerini destekleyici’ devlet stratejileri geliştirmek, önemsenen bir sosyal politika alanı haline gelmektedir. ‘Çocukların esenliklerini desteklemek’, bir yandan onların gelişimlerini yaralayabilecek her türlü riskten uzak büyümelerini sağlamayı, diğer yandan da gelişimi destekleyecek her türlü hizmetin nitelik ve nicelik açısından güçlendirilmesini kapsamaktır. Bu nedenle, çocuklara yönelik riskleri önceden fark edebilecek ve gerekli adımları atabilecek mekanizmalar kurulmaktadır. Amaç, ihmal ve istismar başta olmak üzere, karşı karşıya kalabilecekleri her türlü riske yönelik kapsamlı önleme mekanizmalarıyla çocukların gelişimine olumsuz etki yapabilecek durumları engellemektir. Bunun yanında, bütünsel bir yaklaşım sergileyerek çocuğun temel yaşam becerilerini (sağlıklı iletişim kurabilme, özdenetim, duygu denetimi gibi) destekleyici çalışmalara yatırım yapılarak, riskli durumlar karşısında daha ‘dayanıklı’ olmalarını sağlamak asıl amaçtır.
Çocuk koruma, çocuklara yönelik riskleri önceden fark edip önlemeye çalışmaktır. Çocukların gelişimlerini olumsuz yönde etkileyecek her türlü riskten koruma anlayışı, öncelikle gelişimi olumsuz yönde etkileyen koşulları önceden tespit etmeyi ve müdahaleyi içerir. Kapsam ve yöntem açısından, ihmal ve istismar sonrasında oluşturulan koruyucu müdahaleden kapsam ve yöntem açısından farklıdır. Koruyucu ve önleyici tedbirlerin eksik ya da yetersiz kalınması, ihmal ve istismar vakalarını arttırmakta; kötü muameleye maruz kalmış çocuk ya da gençler için geri dönüş olanağı ortadan kalkmakta ve müdahale çok daha zor (rehabilitasyon/ iyileştirme) hale gelmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından hazırlanan ‘2013- Türkiye’de Üniversite Öğrencilerinde Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşam Deneyimleri Araştırması Çalışma Raporu’na göre;
- Erkeklerin yüzde 8,7 si; Kadınların yüzde 7,2 si çocukluklarında cinsel tacize uğradı. Kız çocukları akrabaları tarafından cinsel tacize maruz kalıyor. İstismarcıların yüzde 9 u ise, çocukla aynı evde yaşıyor.
- Cinsel tacize uğrayan çocukların;
- Yüzde 37,1 i tanıdığı ve aynı evde yaşayan biri,
- Yüzde 25,2 si evde yaşamayan bir akraba,
- Yüzde 11,3 ü evde yaşayan ve akraba olmayan biri,
- Yüzde 11,3 ü çocuğun güvendiği biri,
- Yüzde 8,6 sı istismarcının evde yaşayan bir akraba,
- Yüzde 7,9 u çocuğun bakımından sorumlu olan biri (bebek bakıcısı vb.),
- Yüzde 33,8 i ise bir yabancı olduğunu söyledi.
3. Cinsel tacize uğrayan erkek çocukların yüzde 44,9 u tanıdığı evde yaşamayan biri tarafından taciz edildiğini bildirmiş. Kız çocuklarında ise, tacizi gerçekleştirenler arasında en yüksek oran yüzde 32,9 ile evde yaşamayan bir akraba oldu.